"alla" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "alla" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 2042

SURE ADI AYET
Tevbe (96) Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı olsanız bile, allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.
Tevbe (97) Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve allah'ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tevbe (98) Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belalar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Tevbe (99) Bedevîlerden kimileri de vardır ki, allah'a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (allah katında) onlar için yakınlıktır. allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Tevbe (100) İslâm'ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, allah onlardan razı olmuş; onlar da O'ndan razı olmuşlardır. allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.
Tevbe (102) Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki allah tövbelerini kabul eder. Çünkü allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Tevbe (103) Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Tevbe (104) Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın allah olduğunu bilmediler mi?
Tevbe (105) De ki: "Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı allah da, Rasûlü de, mü'minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir."
Tevbe (106) (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, allah'ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tevbe (107) Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü'minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, "Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok" diye de mutlaka yemin ederler. Ama allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.
Tevbe (108) Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (allah'a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. allah da tertemiz onları sever.
Tevbe (109) Binâsını takva (allah'a karşı gelmekten sakınmak) ve onun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? allah zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.
Tevbe (110) Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tevbe (111) Şüphesiz allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.
Tevbe (112) Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele.
Tevbe (113) Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır ne de mü'minlere.
Tevbe (114) İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.
Tevbe (115) Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Tevbe (116) Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 Sonraki Sayfa >