"ağ" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "ağ" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 202

SURE ADI AYET
Ta Ha (100) Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ır bir günah yükü yüklenecektir.
Ta Ha (101) Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün1 bu ır yük onlar için ne kötü bir yüktür!
Ta Ha (115) Andolsun, bundan önce biz Adem'e (cennetteki acın meyvesinden yeme diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Ta Ha (120) Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: "Ey Adem! Sana ebedilik acını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"
Ta Ha (121) Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o acın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprından üzerlerine örtmeye başladılar. Adem Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.
Ta Ha (127) Haddi aşan ve Rabbi'nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.
Enbiya (9) Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak ettik.
Enbiya (47) Kıyamet günü için adalet terazileri kuracız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
Hac (18) Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, açlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah dilediğini yapar.
Müminun (7) Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.
Müminun (20) Yine o su ile Sîna dında biten bir aç (zeytin acı) yarattık ki hem y, hem de yiyenlere katık verir.
Müminun (102) Artık kimin tartıları ır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Nur (11) O ır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ır bir azap vardır.
Nur (15) Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri zınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.
Nur (16) Bu iftirayı işittiğiniz vakit, "Böyle sözleri zımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım! Bu çok büyük bir iftiradır" deseydiniz ya!
Nur (35) Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir açtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin acından tutuşturulur. Bu acın yı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Nur (53) Münâfıklar sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ır bir şekilde Allah'a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."
Furkan (32) İnkar edenler, "Kur'an ona bir defada toptan indirilseydi ya!" dediler. Biz Kur'an'la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ır ır okuduk.
Furkan (68) Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ır azaba uğrar.
Şuara (111) Dediler ki: "Sana hep aşılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız."
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 Sonraki Sayfa >