"der" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "der" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 323

SURE ADI AYET
Müminun (108) Allah, "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" der.
Müminun (113) Onlar, "Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor" derler.
Müminun (114) Allah şöyle der: "Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız."
Nur (40) Yahut (inkarcıların küfür içindeki halleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur.
Nur (47) (Münâfıklar), "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik" derler. Sonra da onların bir kısmı bunun ardından yüz çevirirler. Halbuki onlar inanmış değillerdir.
Furkan (18) Onlar, "Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular" derler.
Furkan (60) Onlara, "Rahmân'a secdeye kapanın denildiğinde "Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?" derler ve bu onların nefretini artırır.
Furkan (63) Rahmân'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, "selâm!" der (geçer)ler.
Şuara (21) "Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı."
Şuara (35) "Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?"
Şuara (46) Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
Şuara (63) Bunun üzerine Mûsâ'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.
Şuara (96) Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:
Şuara (119) derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.
Şuara (157) derken onu kestiler, fakat pişman oldular.
Şuara (189) Onlar Şuayb'ı yalanladılar. derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.
Şuara (205) Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,
Neml (44) Ona "köşke gir" denildi. Köşkü görünce onu(zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman ona "Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür" dedi. Belkıs, "Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum" dedi.
Neml (84) Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: "Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!"
Kasas (53) Kur'an kendilerine okunduğu zaman, "Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de müslümandık" derler.
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 Sonraki Sayfa >