"fi" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "fi" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 106

SURE ADI AYET
Şuara (29) firavun, "Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim."
Şuara (31) firavun, "Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi.
Şuara (34) firavun, çevresindeki ileri gelenlere, "Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır" dedi.
Şuara (41) Sihirbazlar gelince, firavun'a, "Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?" dediler.
Şuara (42) firavun, "Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi.
Şuara (49) firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi.
Şuara (53) firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
Şuara (58) Biz de firavun'un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.
Şuara (60) firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.
Neml (12) "Elini koynuna sok; firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir."
Kasas (3) İman eden bir kavm için Mûsâ ile firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek olarak anlatacağız.
Kasas (4) Şüphe yok ki, firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o bozgunculardandı.
Kasas (6) Yeryüzünde onları kudret sahibi kılalım ve onların eliyle firavun'a, Hâmân'a ve ordularına, çekinegeldikleri şeyleri gösterelim.
Kasas (8) Nihayet firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı.
Kasas (9) firavun'un karısı şöyle dedi: "Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz." Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi.
Kasas (32) "Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın. Korkudan açılan kolunu kendine çek (toparlan). İşte bunlar, firavun ve ileri gelen adamlarına (göstermen için) Rabbin tarafından (sana verilen) iki delildir. Çünkü onlar fasık bir kavimdirler."
Kasas (38) firavun, "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilahınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ'nın ilahına çıkar bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum" dedi.
Ankebut (39) Kârûn'u, firavun'u ve Hâmân'ı da helak ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
Yasin (70) (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik.
Sad (13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi2 firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 Sonraki Sayfa >