"iç" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "iç" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 1179

SURE ADI AYET
Nur (26) Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara layıktır. O temiz olanlar iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar in bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
Nur (27) Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin in daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.
Nur (28) Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün" denirse hemen dönün. Çünkü bu sizin in daha nezih bir davranıştır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.
Nur (30) Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar in daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
Nur (33) Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden "mükâtebe" yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah'ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek in iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki h şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Nur (34) Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar in bir öğüt indirdik.
Nur (35) Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; inde bir kandil, kandil de bir cam fânûs inde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar in misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
Nur (37) Allah'ın, yüceltilmesine ve lerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hbir ticaretin ve hbir alış verişin kendilerini, Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar buralarda sabah akşam O'nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.
Nur (40) Yahut (inkarcıların küfür indeki halleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun in nur diye bir şey yoktur.
Nur (44) Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi olanlar in bir ibret vardır.
Nur (48) Aralarında hüküm vermesi in Allah'a (Kur'an'a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki lerinden bir grup yüz çevirmektedir.
Nur (51) Aralarında hüküm vermek in Allah'a (Kur'an'a) ve Resülüne davet edildiklerinde, mü'minlerin söyleyeceği söz ancak, "işittik ve iman ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Nur (55) Allah, inizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar in hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.
Nur (60) Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri in bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar in daha hayırlıdır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Nur (62) Mü'minler ancak Allah'a ve peygamberine inanan, onunla beraber toplumu ilgilendiren bir iş üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. O halde bazı işlerini görmek in senden izin isterlerse, lerinden dilediğine izin ver ve onlar in Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Nur (64) Bilmiş olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. O, inde bulunduğunuz durumu gerçekten bilir. Allah'a döndürülecekleri ve yaptıklarını Allah'ın onlara haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Furkan (10) Dilerse sana bundan daha güzelini, inden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah'ın şanı yücedir.
Furkan (15) De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara vadedilen ebedilik cenneti mi?" Orası onlar in bir mükafaat ve varılacak bir yerdir.
Furkan (16) Ebedi olarak kalacakları orada onlar in diledikleri her şey vardır. Bu Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va'didir.
Furkan (20) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz in imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir.
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 Sonraki Sayfa >