"sö" kelimesini diğer meallerde de aramak için; lütfen kutudan meal seçin.

Bu mealde "sö" kelimesinin geçtiği ayet sayısı: 382

SURE ADI AYET
Fussilet (25) Biz onların başına birtakım arkadaşlar sardık da bu arkadaşlar onlara geçmişlerini ve geleceklerini süslü gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları ile ilgili o z (azap), onlar için de gerçekleşti. Çünkü onlar ziyana uğrayanlardı.
Fussilet (33) Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve "Kuşkusuz ben müslümanlardanım" diyenden daha güzel zlü kimdir?
Fussilet (43) Sana ancak, senden önceki peygamberlere ylenenler ylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir.
Fussilet (45) Andolsun! Biz Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) vermiştik de, onda ayrılığa düşmüşlerdi. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir z geçmiş olmasaydı, aralarında derhal hüküm verilirdi. Şüphesiz onlar Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler.
Şura (14) Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir z geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitab'a mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
Şura (24) Yoksa "Yalan uydurup Allah'a iftira etti" mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah bâtılı yok eder, hakkı zleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanları) hakkıyla bilendir.
Zuhruf (20) "Eğer Rahmân dileseydi biz onlara kulluk etmezdik" dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan ylüyorlar.
Zuhruf (28) İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir z yaptı.
Zuhruf (49) (Onlar azabı görünce) "Ey büyücü! Sana verdiği ze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz" dediler.
Zuhruf (50) Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın zlerinden dönüyorlar.
Zuhruf (53) "(Eğer doğru ylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?"
Duhan (36) "Eğer doğru yleyenler iseniz atalarımızı getirin."
Casiye (6) İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi ze inanacaklar?
Casiye (14) İnananlara yle, Allah'ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar ki Allah herhangi bir topluma (kendi) kazandığının karşılığını versin.
Casiye (25) Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman onların delilleri ancak, "Doğru yleyenler iseniz babalarımızı getirin" demek oldu.
Casiye (29) İşte kitabımız, size karşı gerçeği ylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk.
Ahkaf (4) De ki: "Allah'ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi yaratmışlardır? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir ortaklığı mı var? Eğer doğru yleyenler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı olsun getirin bana!"
Ahkaf (18) İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında o zün (azabın) gerçekleştiği kimselerdir. Şüphesiz onlar ziyana uğrayanlardır.
Ahkaf (22) Onlar ise, "Sen bizi ilahlarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru yleyenlerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.
Muhammed (15) Allah'a karşı gelmekten sakınanlara z verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?
< Önceki Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Sonraki Sayfa >